ASRIN KUCAKLAŞMASI

Bir değil mahvedilen devlet-i İslâmiyye.

Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye,

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

Mehmed Akif Ersoy (1873-1936)

Ne acıdır ki; insanlık tarihinin ilk hastalığı olan asabiyet yakamızı bir türlü bırakmıyor. Yedi düvelin top yekün üzerimize geldiği, bizleri tarih sahnesinden silmeye yönelik saldırıların günbegün arttığı şu günlerde bu baş belası illetin bir anda cereyan etmesi hiç de tesadüf değildir. Söz konusu eylemler, tıpkı Mehmed Akif Ersoy’un “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.” dizesinde dikkat çektiği gibi, bu topraklar üzerinde başlayan yeniden diriliş hareketinin önüne geçmek isteyenlere ait, tevhid, adalet ve merhamet şuurumuzu baltalamaya yönelik, 15 Temmuz ihaneti öncesi yaşananların türevi olan bir çomak sokma girişimidir.


Şunun farkında olunmalıdır ki; özellikle yakın zamanda yaşanan gerginliklerin baş aktörü olan ve zaman zaman zuhur eden, son iki asırdır İslam coğrafyasına sokuşturulmuş fitnenin yeniden ortaya çıkması için, Twitter’da ve diğer sosyal medya organlarında yürütülen Suriyelilere yönelik aşağılık karalama kampanyaları, irfan sahibi Anadolu insanına ait olmayan girişimlerdir. Bu toprakların dününde ve bugününde var olamamış kendini bilmez bir grubun bu ihaneti, Suriye meselesinin başından beri inkişaf etmiş olan Anadolu insanı ile Suriyeli kardeşlerimizin kucaklaşmasının önüne geçemeyecektir. Nitekim; Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz’in, asırlar üstü kardeşlik beyannamesi olan Veda Hutbesi’nde buyurduğu "Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın, Arap olmayana Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” düsturunun farkında olan Anadolu insanı, Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirlere evini, işini gönlünü açan Ensar’ın rolünü üstlenerek, Çanakkale Cephesi’nde kardeşlerine yardıma koşanların yüreğine dokunmaya devam edecektir.

Bu şuurla; Sakarya’da 10 aylık bebeği ile birlikte vahşice katledilen Emani al-Rahmun’un cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez’in “Bize ne oldu ki bir zalimin yaraladığı mazlumun zalimi olduk! Onlar mı mülteci, yoksa bizim vicdanımız mı mülteci?” sorusunu sözüm ona, oturdukları yerden ahkam kesen, vicdanı körelmiş, düşünme melekeleri elinden alınmış,  tarihinden bihaber, bir avuç beyinsize bir kez daha sormak istiyorum.

Son söz olarak; Suriyeli kardeşlerimizin hukuki statüsü tam olarak tespit edilmeyip, hakları ve sorumlulukları anayasal garanti altına alınmadıkça eğitimden ekonomiye, sosyal hayattan politikaya bu tür problemler yaşanmaya devam edecektir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KLASİK DÖNEMDE MÂTURÎDÎ ve EŞ‘ARÎ KELAMCILARINDA YÖNTEM

Netflix'te Fasih Arapça Çizgi Film Önerileri

SOCIAL DILEMMA - SOSYAL İKİLEM BELGESELİNDEN NOTLAR (BELGESEL ÖNERİSİ)