SURİYELİLERİN SOSYAL UYUMUNDA SİVİL TOPLUMUN ROLÜ
21. yüzyılın ilk çeyreğinin henüz yarısına gelmeden Suriye’de
başlayan özgürlük ve adalet mücadelesinde, Esed yönetiminin ve bölgede
konuşlanmış diğer emperyalist devletlerin halkı hedef almasıyla birlikte Suriye
vatandaşları, kendi can güvenliklerini sağlamak amacıyla yurtlarından birer
birer ayrılmış ve en yakınındaki ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Bin yıldan
fazla süredir kader ortağı olan komşusunda yaşanan bu trajediye kayıtsız
kalmayan Türkiye, Anadolu misafirperverliği refleksiyle din, dil, ırk, mezhep
farklılıklarını gözetmeksizin kapılarını Suriye halkına ardına kadar açmış ve
zalim Esed yönetiminden, terörden ve emperyalist devletlerin
bombardımanlarından ülkemize sığınan insanlara kol kanat germiştir. Sürecin başlangıçta
kısa vadede biteceği düşünülmüş ve bu bağlamda atılan adımlar neticesinde
Suriyelilerin temel ihtiyaçları karşılanmış ve bu alanda önemli ölçüde başarı
sağlanmıştır. Suriyelilerin sığınma talep ettiği diğer bölge ülkeleri ve Avrupa
ülkeleri ile karşılaştırma yapıldığı takdirde Türkiye’nin çeşitli sivil toplum
kuruluşları ile birlikte üstlendiği misyonun ve bu alanda yürüttüğü çalışmaların
ne kadar büyük bir boyutta olduğu aklıselim sahibi herkes tarafından takdirle
karşılanacaktır. Ekonomik anlamda dünyanın sayılı ülkelerinin bile attığı
adımlarda ürkek davranması ve inisiyatif almaktan geri durması, yaptığı
yardımlarla milli gelirine göre dünyanın en fazla iyilik üreten konumuna gelen
ülkemizin bu süreçteki rolünün ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Gelinen süreçte tahmin edilenden çok daha uzun süren iç savaşın ne
zaman sonuçlanacağı hakkında öngörüde bulunmak, iç savaşın süreç içerisinde
vekalet savaşlarına dönüşmesi sebebi ile mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle
ülkemizde yaşayan Suriyelilerin sosyal uyumunun sorunsuz bir şekilde sağlanması
açısından eğitimden kültüre, ekonomiden güvenliğe çeşitli alanlarda süreç yeniden
değerlendirilmeli ve Suriyeli sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı Şanlıurfa,
Hatay, Gaziantep ve Kilis gibi bölgelerde, içerden ve dışarıdan, iki ülke
insanı arasına kin ve nefret duyguları aşılama hedefiyle yürütülen kaos
planlarının önüne geçilecek adımlar atılmalıdır. Nitekim son dönemlerde
özellikle sosyal medya üzerinden yaygınlaştırılmaya çalışılan nefret
söylemlerinin, ete kemiğe büründüğü takdirde önü alınamayacak problemleri
beraberinde getireceği malumumuzdur.
Bu bilinçten hareketle Bilim Eğitim Kültür Araştırmaları Merkezi
(BEKAM) tarafından ülkemizde yaşayan Suriyelilerin sosyal uyumunun
sağlanabilmesi için yürütülen çalışmaların değerlendirilmesi ve önümüzdeki
süreçte ne tür adımlar atılması gerektiğinin tespiti açısından Gaziantep
Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe’nin danışmanlığında
“Suriyelilerin Sosyal Uyumunda Sivil Toplumun Rolü” üst başlıklı, alanında
uzman araştırmacıların ve konuya ilgi duyan katılımcıların iştiraki ile bir
atölye çalışması düzenlenmiştir. Atölye çerçevesinde “Entegrasyon, Uyum ve
Asimilasyon Kavramları”, “Suriyelilerin Sosyal Uyumuna Dair STK’ların
Çalışmaları”, “Göçmen Örgütlenmeleri ve Türk Halkının Kabul Süreci” konuları
ele alınmış ve çalışmanın genel değerlendirme oturumunda Medipol Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Bekir Berat Özipek konuk edilmiştir. Program sonunda, alınan
kayıtların çözümlenmesinden ve Suriyelilerin sosyal uyumunda sivil toplum,
yerel yönetim ve eğitim kurumları temsilcileri ile yapılan mülakatlardan oluşan
bir rapor çıkarılmıştır. Konuya ilgi duyan ve bu alanda çalışma yürüten
herkesin incelemesi gerektiğine inandığım ve editörlüğünü yürüttüğüm bu rapor
doğrultusunda ortaya konulan önerilerin bir kısmı şunlardır:
· Sahada çalışma yürüten müspet ve yetkin sivil toplum kuruluşları
ile devletimizin politika üreten kurullarının ortak çalışma yapabilme
kabiliyetini arttıracak bir planlama yapılmalıdır. Sürecin üç sacayağı olan
kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve yerel halkın koordinasyonun
sağlanması, sosyal uyum ve sosyal kabulün sağlıklı bir şekilde
gerçekleştirilmesini beraberinde getirecektir.
· Geçici koruma statüsünde bulunan Suriyelilerin yaşadığı hukuki
güçlüklerin tespit edilerek kronikleşmesine engel olunması elzemdir. Sürecin
uzaması nedeniyle mevcut hukuki altyapı çeşitli problemleri de beraberinde
getirmektedir.
· Farklı meslek gruplarının ve nitelikli Suriye nüfusunun eğitim,
sağlık, sosyal uyum ve ekonomi alanlarındaki çalışmalarda değerlendirilebilecek
yasal alt yapı güçlendirilmesi için analizler yapılmalı ve bu gruplar artı
değer olarak görülmelidir.
· Türkiye’de her geçen gün seküler bir kimliğe bürünen Suriyeli genç
nüfusun milli ve manevi değerlerini diri tutacak bir takım projelerin devlet ve
sivil toplum işbirliği ile planlanması sağlanmalıdır. Özellikle sığınmacılar
konusunda faaliyetler yürüten sivil toplum kuruluşları ile Gençlik ve Spor
Bakanlığı mütabakatı çerçevesinden yürütülecek sportif ve sanatsal faaliyetler,
bu gençlerin zararlı alışkanlıklardan uzak kalmasını sağlayacak ve milli-manevî
değerlere sahip gençler yetiştirilmesi noktasında önemli bir rol üstlenecektir.
· Suriyelilerin, iç savaşın beraberinde getirdiği travma nedeniyle
yarım kalan eğitim hayatlarını sürdürmeleri teşvik edilmeli ve bu alanda gerek
devlet olarak gerekse sivil toplum kuruluşları olarak projeler ortaya
konulmalıdır.
· Suriyeli bağımlı nüfusun en aza indirilmesi adına ekonomik
faaliyetler teşvik edilmeli ve bu konuda rehberlik çalışmalar yürütülmelidir.
Raporun tamamına ve matbu haline Bilim Eğitim Kültür Araştırmaları
Merkezi’nden ulaşabilirsiniz.
Ömer Faruk Kavuncu
Yorumlar
Yorum Gönder