BİLİMLER TARİHİNE ADANMIŞ BİR ÖMÜR: FUAT SEZGİN
“Boynumuz ağrıdı batıya bakıp durmaktan! Üstelik batının mil
çektiği gözlerle bakıyoruz batıya.. Niye? Neye baktığımızı
bilmeden.. Ama artık yeter bayım! Yeni ve diri bir aşkınlıkla silkelenip
yeni ve diri bir dostlukla birbirimize göz, kulak ve dil olmalıyız... Artık
yeter!…” diyor Nuri Pakdil… Bizim batı karşısındaki edilgenliğimizi bu
cümlelerle özetliyor Üstad. Özellikle son üç asırdır kendi geçmişimize
yabancılaşarak, nereden gelip nereye gittiğimizi, ne hikayeler
biriktirdiğimizi, medeniyetler tarihine neler kattığımızı bilmeksizin ciddi bir
özgüvensizlik hastalığına tutulmuşuz. Batı’yı hep ulaşılması gereken nirvana
olarak kabul etmişiz… Batı gibi olmak için, onlar gibi düşünmenin, onlar gibi giyinmenin
ve onların hayat tarzına sahip olmanın gerekliliğine inanmışız hep… Siyasi
tarihimiz hep bu hatalarla dolu… İşte bu özgüven eksikliğine son vermek ve
İslam Medeniyetinin bir zamanlar ulaştığı seviyeyi göstermek için gece gündüz
çalışan bir isimdi Fuat Sezgin…
Yitik hazineyi keşfetmek için yola çıkan Prof. Dr. Fuat Sezgin’i üç
beş paragrafta anlatmaya çalışmak elbette kolay bir iş değil. Ancak onun
hayatından birkaç anekdot paylaşarak tarihin tozlu raflarında saklanmış kendine
ait değerleri bulmaya çalışan bir ömrü sizlere tanıtmak istiyorum.
İlk olarak üniversiteye başladığım 2010 yılında tanıdığım Fuat
Sezgin’in, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası askerî cuntanın “sakıncalı
akademisyen” yaftasıyla, çalıştığı İstanbul Üniversitesi Şarkiyat
Enstitüsü’nden uzaklaştırıldığını duyunca çok şaşırmıştım. “Mecâzu’l-Kur’ân”
isimli doktora tezini ve “Buhârî’nin Kaynakları” isimli doçentlik
tezini yazmış, her iki tez çalışması ile de alanında çok önemli çalışmalara
imza atmış ve “İslam Bilim Tarihi (GAS)” adlı eşsiz eserine henüz yeni
başlamış bir akademisyenin Almanya’ya gitmesine ve bilimsel çalışmalarına orada
devam etmesine çok kolay razı olmuşuz. Kendi ihmalimizle böylesine bir bilim
adamını Batı’ya kaptırmışız. Ancak Fuat Sezgin, Almanya’ya gidişini hayatında
önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirmektedir. Bu durumu şu sözlerle ifade
ediyor: “Bir gün hükümet darbesini yapanlardan Devlet Bakanı Mehmet
Özgüneş’e, “Siz askeri darbeyi yaptığınız andan itibaren daima sizin yanlış
yaptığınıza inandım ve size muhaliftim. Siz her şeyi yanlış yaptınız, ama bir
şeyi doğru yaptınız… Bu da beni memleketten çıkarmış olmanızdır.” dedim.
Kıpkırmızı oldu.”
Zamana Hâkim Olmak Lazım
“Boş şeylerle uğraşıyoruz. Zamanın Allah’ın bize verdiği büyük bir
nimet olduğunu unutuyoruz” diyen Fuat Sezgin, Müslümanların bugün hayatlarını
uçaklarda, trenlerde, otomobillerde gezmekle geçirdiğini, oysa onların
düşünmeleri ve düşünüp fikirlerini geliştirmeleri gerektiğini söylüyor. “Benim
çalışma yılım 365 gündür. Haftam 7 gündür. Ben cumartesi ve pazar günü bile
sabah saat 07.30’da enstitüdeyim. Bilim adamlarından buna yakın bir çalışma
isterim. Eğer böyle yapmazsak ülkemizi kalkındıramayız. Zamana değer vermek çok
önemlidir. Zamana hâkim olmak lazım.” ifadeleriyle bu durumun öneminden
bahsediyor ve günde 17 saat çalıştığını sözlerine ekliyor.
Dil Öğrenmeye Karşı Azimli Olmalıyız
Dil öğrenmenin dünyaya açılan bir kapı olduğunu savunan Fuat
Sezgin’in 27 dil bildiği söyleniyor. Arapça’yı 6 ay boyunca bir odaya kapanarak
30 ciltlik Taberî Tefsiri üzerinde yoğunlaşmak suretiyle öğrendiğini
ifade ediyor. Bununla birlikte dil öğrenmenin ilk aşamasının kişinin kendi ana
dilinin gramerini iyi bilmekten geçtiğini, dilin masa başında oturarak
öğrenileceğini ve dünyaya söyleyecek sözümüz varsa dil öğrenmeye karşı azimli
olmamız gerektiğini savunuyor.
Bilimler Tarihi İnsanlığın Müşterek Mirasıdır
Geldiğimiz çağda insanlığın geliştirdiği bilimler manzumesinde
Müslümanların 800 yıllık çabasının yok sayılmasından yakınan ve bilimler
tarihinin insanlığın müşterek mirası olduğunu savunan Fuat Sezgin, 16. yüzyılın
sonuna kadar Müslüman bilimcilerin yeni şeyler keşfettiğini, yeni bilim dalları
kurduğunu hatta Avrupa’da gelişmiş olan yeni bilimlerin kısmen temellerini
attığını, ancak Batı’da bilim tarihine dair yazılan eserlerde bunların
görülmediğini ifade ediyor. Bu nedenle “İslam Bilim Tarihi (GAS)” isimli
eserini bu olgu doğrultusunda kaleme almaya başladığını söylüyor.
İslam Bilim Tarihi Müzesi
“İslam Bilim Tarihi (GAS)” isimli 17 ciltlik geniş hacimli
eseriyle, deniz bilimlerinden astronomiye, kimyadan mimariye kadar İslam Bilim
Tarihi’nin değişik dallarında Müslüman âlimlerin eserlerini, çalışmalarını ve
bilimler tarihine katkılarını bir ansiklopedide toplayan Fuat Sezgin’in bu
çalışması tüm dikkatleri üzerine çekmişti. O sıralarda Müslüman bilim
adamlarının bilimler tarihindeki yerini gerçeğe yakın bir şekilde göstermek
amacıyla Frankfurt’ta İslam Bilimler Tarihi Müzesi’ni kurmuştu. Müslümanlar
tarafından yapılmış yaklaşık 800 aletin sergilendiği bu müzenin bir modeli de
aradan geçen uzun yıllara rağmen Fuat Sezgin’i tekrar Türkiye’ye getirmek ve eserlerinin
burada yayınlanmasını sağlamak için büyük çaba harcayan Recep Tayyip Erdoğan’ın
da destekleriyle 2004 yılında İstanbul Gülhane parkının içerisinde kuruldu.
Fuat Sezgin Yılı
Hayatını İslam Medeniyetine ve İslam Bilimler Tarihine adayan Fuat
Sezgin, 30 Haziran 2018 tarihinde 94 yaşında vefat etti. Fuat Sezgin’in tabutu
başında konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fuat Sezgin’i tanıdığı andan itibaren ilim
noktasında nasıl kararlı bir insan ve nasıl bir vatan sevdalısı olduğunu
gördüğünü ifade ederek 2019 yılını “Fuat Sezgin Yılı” olarak ilan etmiştir.
Ömer Faruk Kavuncu
Yorumlar
Yorum Gönder